6 Nisan 2009 Pazartesi
French teen idol ve yağmur ilişkisi
Yağmuru beklemeye hiç gerek kalmadı bu yıl. Kendisini hiç özlettirmedi, pencereyi açtığımda ve kapadığımda hatta pencereyle hiç ilgilenmediğimde ardında çoğu zaman yere, cama, aimp’e vuran sesi vardı. Birçok sesin içerisinden geçip geliyordu. Bende eve gelirken birçok sesin arasından geçip geliyordum. Birbirimizle karşılaştığımız zamanlarda ise ben öfkeleniyor ve küfrediyordum. Oysa bu halimle samimiyetsiz bir adam gibi görünmem de işten bile değildi. Konuşurken bahsi açıldığında “ben yağmuru severim” diyen adam, hazırlıksız yakalandığında en tumturaklı küfürlerini savuruyor sonrasında da “çok yağmur yağdı bu yıl” klişesini ekleyerek normalize olmaya çalışıyordu. Samimiyetsiz değilim aslında. Yağmur yağarken French Teen Idol dinleyen biri samimiyetsiz olamaz. Gelin kabul edelim, seyyar bir durumda pencereden izlemek gibisi yok bu gri netameyi. Sonra bu izlek içerisinde bir sesi de içermeye başlasın. Hemen ayağa kalkıp içinizdeki en kasvetli şarkıları sıralamanıza gerek yok. Bu dönem benim için french teen idolleşmeye başladı. Sanırım kıvamı tam da zihnimde egemen olan duyuları stabil hale getirmeye uyuyor. Dinliyorum ve uyuyorum. Uyanıyorum ve dışarı çıkıyorum. Yağmur yağıyor; izliyorum, ıslanıyorum, küfrediyorum, dinliyorum. The Longest Night başladığında otobana çıkan bir uzun yol aracı gibi gittiğim yolun standart hissiyatı sarıyor etrafımı. Ağır ve iddiasız tonu müziği daha da değerli hale getiriyor. Bu bir tanıtım yazısı olmadığından yazılı olarak andrea di carlo’ya teşekkür etmenin de bir faydası olacağından şüpheliyim. Bu bir tanıtım yazısı değil ise nedir peki ne olmalıdır, ne olmamalıdır. Hazır yağmurları kaçırmamışken fonunuza koymanız gereken müzikle ilgili bir tavsiye olabilir. Olsun mu?
Postrockcommunity’e teşekkürle:
Enlightened False Consciousness
French Teen Idol
(pass: postrockcommunity.blogspot.com)
Etiketler:
french teen idol,
sakallis
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
gri zamanlara denk..
Rabbime sordum "bu sene yağmur bitmez," dedi. çok şükür harika bir kış geçirdim, hala da devam ediyor. Böyle olsa ya hep anasını satayım. İzmir İzlanda'nın başkenti olsa ya? Fena mı olur?
bir zamanlar bir anket vardı: içinden güneşi çıkarırsak izmir glasgow mu olur yoksa reykjavik mi olur diye.
Ben ne cevap verdim hatırlamıyorum =)
Çok güzel yağıyormuş oralar, duydum, çok kıskandım. Ah sınavlar olmayaydı, ben de İzmir'in yağmurunda yıkanaydım, French Teen Idol dinleyeydim.
Onun yerine kapalı ama ılıman, ufacık bir rüzgar için bile cimrilik yapan Bursa akşamlarında Trespassers William dinliyorum.
Bence sizinki daha muteber.
bursa ve izmir'i birbirine bağlamak çok zor değil aslında; müzikler birbirine dolanmış zaten.
(Bu yazı yalova'da yazıldı =)
olsun :)
yaşasın seksüalite!
Yorum Gönder