8 Ağustos 2009 Cumartesi

Coconuts of Rosiemarry


Işıklar sönsün..
Mumlar yakılsın..
Bir kabile ritüelini andıran takılar takılsın..
Kızkardeşler rengarenk elbiselere bürünsün..
Pudralar sürünsün..
Davullar görkemle patlasın..
Şehir merkezinde bir oyuncakçı soyulsun..
Tüm oyuncaklar bir masaya yayılsın..
Şehir merkezinde bir müzik dükkanı soyulsun..
Çalıntı çalgılar sahneye konsun..
Çalgıcılar çalıp çırpsın ruhlarımızı..
Işıklar sönsün..
Ruhlar çağrılsın..
Yolsuz bir topluluk karanlıkta bir patika bulsun..
Herkes gözlerini kapasın..
Herkes kendi ruhunu çağırsın..
Gitarda akorlar çınlasın..
Ruhlar kendi bedenleri bulsun..
Yağmur dansı başlasın..
Mikrofonlara saklanmış hüzünlü birkaç hayalet kaçıp duvarlara çarpsın..
Buharlaşıp heryere yağsın..
Şov başlasın...
Cocorosie loş bir sahneye çıkar ve ilk notalardan itibaren 500 kadar kişiyi birden sahneye yanlarına alırlar. Notalar piyano tuşlarını beklemeden kaçar. Kaçarlar ki sopranonun ardından bir düşe girer arkadan bize kapıyı açarlar.
Bear Hides and Buffalo-Madonna-Sunshine...
Kimse birbirine bakmaz, ya büyü bozulursa diye. Ancak Afrikanın en habis büyücüleri bilir bu kadar ince bir sanatı.
Good Friday-Promise-Noah’s Ark...
Bir müzik türüne Freak Folk ismi konulurmuymuş. Konulurmuş. Çok da yerinde olurmuş. Doğru yer ve zamanda Cocorosie’nin tek şarkısı öksüz doyururmuş.
South 2nd-Japan-Terrible Angels...
Kırık bir ses mırıldanır ardı arkasına kırık sözleri. Durduramaz kendini, danseder bedenler ufalanirken içleri. Bir tek ölüler sallanmaz o gece durdukları yerde. Ölüler zaten gelmez o sahnenin önünde kendinden geçmeye.
Beautiful Boyz -Werewolf-Raphael...
Konser sırasında dünya dönmüşse dönsün..
Bana ne!
Zaten o gece yuvarcık kalmış altımdan kayarken, ben iyice üstünde..
Ne farkeder, dönmüşse dönsün..
Kızlar veda etmiş gitmiş..
Vedayı kabullenememişlik var bir tek benim üstümde..
Işıklar sönsün..

Hiç yorum yok: